9/26/2015

Farkettiniz mi ?

"Farkettiniz mi, şükrettikçe şükredecek şeyler artıyor."

Geçenlerde bu yazıyı görmüştüm ve o gün bunun anlamını çok derin hissetmiştim.
Daha çok kişiye bunun ulaşmasını istediğim birkaç nacizane düşüncemle beraber bu yazıyı yazmak istedim.

Kıymetini bildiklerimiz çok daha fazlasıyla bize gelirken,
Bilmediklerimiz de ellerimizden kayıp gidiyor..

Hayatta sürekli bir koşturmaca içerisindeyken asıl önemli olan şeyleri kaçırıyoruz.
Bir yolda gidiyoruz acele acele varış noktasına doğru ama yoldan keyif almayı unutuyoruz.
"Çok yoğunum." günümüzün mottosu.
Acıklı olan durum ise, insanlar kendilerine bile yoğun.
Peki ne için, kimin için bu yoğunluk?

Herkes bir koşturmaca peşinde yapmak istediģi bir sürü hayalle birlikte ama bir türlü vakit ayıramadığı.

Mesela yaşlanınca güzel yaşamak için çok para kazanmak istiyoruz ama çok para kazanmak için çok çalışırken stresten sağlığımızı riske atıyoruz bu arada zaman geçiyor, vücut dayanamadığı anda artık sağlık problemleri büyüyor bu yüzden dur diyoruz tempomuza ama çok geç oluyor. Elimize çok parası olan ama hastalıktan keyifle harcayamayan bir birey kalıyor.

Denge önemli..

Bunu üniversitede uykusuz kalıp ders çalıştığım bir gece gördüm.
Stres yapmıştım, kütüphanede gecenin bir saati gerilmiş ders çalışıyordum, midem ekşidi başım ağrıdı vücudum resmen errör veriyordu, hem açım hem uykusuzum sonra bi an durdum dedim n'apıyorum yani alt tarafı bir sınav uykumdan sağlığımdan daha mı önemli. 
Bıraktım gittim yattım uyudum. 

Daha düzenli çalıştım sonraki sınavlara ve öyle girdim olduğu kadarıyla ama sağlığıma o geceki gibi bir işkence yapmadım 2 3 puan daha yüksek almak için.
Hayatta öncelikleri belirlemek lazım.
Hep daha çok puan, daha çok para derken azalan sağlık, mutluluk, huzuru gözden kaçırmamak lazım.
Yarış atı gözlüklerini çıkarın.

Mutlu olmak herkesin istediği peşinde koştuğu varış noktası değil mi? 
Ama mutluluk varılan bir nokta değil aslında.
Mutluluk yolculuğun kendisi.
Sonunda mutlu olmak için tüm yol boyunca mutsuzluğu göze alıyoruz.
Ki bu yapılan en büyük yanlış bence.

Saçma sapan şeyler yüzünden en çok sevdiklerimizi üzüyoruz.
Çünkü genelde en toleransımızın düşük olduğu kişi en yakınımızdaki oluyor.
Ve malesef bunu o kişiyi kırmadan, kaybetmeden göremiyoruz.

En yakınımızda da kendimiz varız aslında görmediğimiz.
Kendimizi tükettiğimizi artık adım atamayacak hale gelmeden farkedemiyoruz.

Değer bilmek için kaybetmeyi beklememek lazım.

Sağlık bence en değerlisi ama kaybetmeden anlamadıklarımızdan.
Sağlığın en büyük kayıplarıysa ruh'ta başlıyor..
Çoğu hastalığın altında yatan bir psikolojik neden olduğuna inanıyorum.

Sevmek ve sevgiyi paylaşmaksa en iyi ilaç.

Kalbinizi sevgiyle doldurun.
Germeyin, gerilmeyin. Herkes pimi çekilmiş gibi dolanıyor bu aralar..
Biraz sakin olun.
Al bir derin nefes! 

Biraz kamyon arkası sözü gibi ama;
Kimse sağ çıkmayacak zaten bu dünyadan bari o kısa zamanımızı keyifle geçirelim :)

Hayata minik molalar verin ve o an'ı yaşayın.
Ben bahçede oturup kedilerimizi seviyorum çok yoğun bir tempoda çalıştıysam.
Geçen gün gece 3'te eve döndüm setten çıktığımda. 
Çok yorgundum ama bana iyi geleceğini bildiģimden 15 20 dakika bahçede oturdum kedilerle oynadım eve o şekilde huzurlu girip uyudum.

Herkesin kendine göre bir dinginlik yöntemi olabilir. Bunu keşfedin.

Belki müzik dinlemek, yemek yapmak, ebru yapmak, bisiklete binmek, denize bakmak..

 Yani yavaşlayın ve hayatı hissedin.
Kendiniz için bunu yapın.

Hayatınızdan da sizi üzen, motivasyonunuzu düşüren her ne varsa karşısında güçlü durun çıkarın gitsin.
Ben öyle yaptım.
Bazı şeyleri kaybetmek güzeldir. 
( Kilo mesela ama tabi bunun konumuzla ilgisi yok :D  )
Emin olun bu kayıplar size çok şey kazandıracak.

Ve şükredin,
Sahip olduğunuz onca şey için..
Yok benim şükredicek hiç bir şeyim, mutsuzum illa derseniz bu yazıyı okuyan gözlerinizle başlayın bu yolculuğunuza :)

Her olan ve olmayan şeyin de sizin için en hayırlı olanı olduğuna inanın.
Olmuyorsa daha iyisi yoldadır size doğru..

Yazı biraz dağınık oldu aklıma gelenleri yazdım.

Çok Pollyanna bir yazı gibi görünebilir okunduğunda çünkü genelde alışık olunan yaşam tarzları hep bir sorun problem sıkıntı içeriyor, ama neden zamanı olumlu şekilde geçirmek varken negatifliklerle boğuşmakla geçirmeyi tercih edelim ?

Bir filmde, yağmurlu havada arabanın camından dışarı bakarken çocuk, damların camın üzerinden akıp gitmesiye bunu söylemişti: 

T.S. Spivet: The amazing thing about water drops is that they always take the path of least resistance. For humans it's exactly the opposite.

Siz su damlası gibi olun, kolay yoldan akıp gidin.





No comments:

Post a Comment